Dr.Mustafa Sütlaş |
"Çizgisel"in Türk Tabipleri Birliği'nin bir yayını olarak yayınlanması da çok "doğru, güzel ve anlamlı" olmuştur. Bu yalnızca "emeğin hakkını verme" temelinde bir kadirşinaslık değil, onun ötesinde bir "aidiyet duygusu"in ve onun olması gereken karşılığı anlamında bir "sahip çıkmanın" da ifadesidir.
Mustafa SÜTLAŞ msutlas@gmail.com İstanbul - BİA Haber Merkezi12 Haziran 2010, Cumartesi
Önce nette yazılanlardan sonra da gazetelerin kitap eklerinden haberim oldu "Çizgisel"in yayınlandığından. Sonra sevgili Halis mesaj yollayarak, "son" posta adresimi sordu ve kitabı yollamak istediğini söyledi. Birkaç gün sonra ulaştı kitap. İç kapağına benim için yazdığı yazıda "paylaştıklarımız"a ve "üretilenlerin güzelliği"ne vurgu yapmış.
Mersin'e gittikten sonra daha "uzak"tan görüşür olduk. Çalışan ve yoğun insanların buluşmaları ancak bir "ortak" işleri, görevleri, sorumlulukları varsa mümkün olduğundan, İstanbul'dayken de çok sık görüşemezdik aslında. Fiziksel olarak "sık" bir araya gelmesek de, sevgili Halis her zaman duygu ve düşünce olarak kendimi "birlikte hissettiğim" az sayıda insandan birisi olmuştur.
Çalışkan ve üretken bir insandır, her şeyden önce. Sözünde durur, yapacağını söylediğini yapar. Bunlar giderek daha seyrek "yaşadığımız" ve "özlediğimiz" tutumlar.
Çizerliği bakımından da öyledir. "Çizerek" katkıda bulunacağı bir konu önerildiğinde bir süre sonra ya kolunun altında çizdikleriyle gelir, ya da bire bir taranmış örnekleri elektronik posta kutusuna yollar. Üstelik de söz ettiğiniz konunun can alıcı noktasını yakalayıp ve onu, bakana iletmeyi de başaran çizgilerle sözünü tuttuğunu görürsünüz.
Bu bakımdan "paylaşımcılığı" başka bir değerli yanıdır. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin (TGC) gazetesi Bizim Gazete için bir çok karikatürünü bu sayfada yayınlanması için getirip vermesi, hasta haklarıyla ilgili çabamıza çizgileriyle sunduğu destek ve katkısı, tabip odasının Hekim Forumu dergisi için yaptığı çizimler, hepsi bir amaca yönelik, bir işlevi olan önemli üretimlerdir.
Politik "Çizgi"ler
Halis Dokgöz "politik" bir insandır. Yaptıkları da, duruşu da her zaman "politik" olmuştur. Ama "emir kulu bir militan" değildir asla. Politik olabilmek için "özgür" olmanın gerekli olduğunu bilir.
Hekimlik de, adli hekimlik de, sanatçılık da, aydınlık da, bilim insanlığı da önce "özgürlüğü" gerektirir. Onun için sevgili Halis Dokgöz bundan "ödün" vermeden politik duruşunu ortaya koyan ve koruyan bir sanatçı, aydın, hekim, insan olabilmiştir.
Bu bağlamda politik itirazları asla "bireysel" değildir; asla "kendisi için" ve asla "temelsiz" değildir. İtirazı karşılığını bulup da bir "değişim" söz konusu olduğunda, "yol/rota" yeniden çizildiğinde de kendi payına düşeni, sorumluluğunun bilincinde olarak yerine getirir.
Bunlar bence her koşulda savunulması gereken değerler ve önemli "haslet"lerdir.
"Çizgisel"in bu bakımdan Türk Tabipleri Birliği'nin bir yayını olarak yayınlanması da çok "doğru, güzel ve anlamlı" olmuştur. Bu yalnızca "emeğin hakkını verme" temelinde bir kadirşinaslık değil, onun ötesinde bir "aidiyet duygusu"in ve onun olması gereken karşılığı anlamında bir "sahip çıkmanın" da ifadesidir.
Kitabın girişinde yer alan "iki" dilde yazılmış yazılar Halis Dokgöz'ü, yaptıklarını ve bir çizer olarak yerini ve önemini yeterince açık bir biçimde ifade ediyor. Doğrusu ben de birkaç satır yazmak isterdim ona ve çizgisine dair. Bir de en azından "üçüncü" bir dilde de sunulmasını.
Halis'in "çizgi'sel"lliği
Kuşkusuz "çizer"ler sanatçıdır; ama onun çizerliği "ressam"lığa yakın çizgilerle dışa vurur. Ayrıntıyı ihmal etmeyen, ayrıntıda da tezini destekleyen kuvvetlendiren, ona bir "çevre ve ortam" yaratan, beri yandan da sanatçılığın aynı zamanda bir "ağır işçilik" olduğunu ortaya koyan bir tarzı vardır. Onun karikatürleri nadiren konuşur, yani "söz"e gereksinim duyar. Çizgisine nadiren bir söz ve yazı katar. Çünkü o çizgileriyle konuşmayı yeğler, derdini çizerek ve resmederek anlatır.
Çok fazla üretir mi bunun ölçüsünü bilemediğim için bir değerlendirme ve yorum yapamayacağım. Ama her karikatürünün gerisinde uzun bir gerçekleşme ve çalışma süreci olduğunu düşünüyorum. Üstelik de bunları "başka bir mesleği" uygular, "bilimsel" bir faaliyet içinde bulunduğu sırada yaptığını da unutmadan söylüyorum.
Yine de kitabın adındaki "sel" ekinde "sel" gibi "çok"luğu anlatan bir boyut olduğunu düşünmeden edemedim. Onun çizgileri sanki kenarını yıka bir "sel" gibi akıyor. Çizginin içindeki "yumuşaklık ve dinginliğe" karşın bu "çokluk" hali beni uyarıyor.
Sözcükteki "sel" ekinin ikinci -belki de asıl- anlamı olan "çizgiye dair", "çizgiye ait" oma düşüncesini de ben yine çizgiyi soyutlayarak, başka bir anlamıyla vurgulamak istiyorum. O da Halis'in hep bir "çizgiye ait" olma özelliğidir. O çizgi "doğrular"dan ödün vermeyen ve yukarıda belirttiğim değerlere aidiyetini ortaya koyuyor kanımca.
Karikatürlerinde hekimlerin ve tıp ortamının yaşadığı gerçekliği bir kez daha ve herkesin anlayacağı şekilde yeniden ortaya koyduğunu görüyoruz. Tıp ortamına ve hekimliğe dışarıdan bakanlar gibi bakamamanın da etkisi olabilir burada ama daha ağırını yaşayanlar ve bilenler ve eleştirenler olarak bu çizgiler biraz hafif ve naif görünebiliyor bazen.
Ama yaşamın bütününe yönelik çizgilerinde aynı zamanda bir "bilgeliği" de sezebiliyoruz. Bu da çizginin soyutlama gücünün, bakışın sağlamlığıyla buluşmasından kaynaklanıyor. Üstelik burada "karikatür"deki çizgisinin "siyahlığı" yani eleştiriselliği, her zaman iyimser bir "umudun ışığını" ortaya koyarak kendisini ifade ediyor.
Son söz:
Halis Dokgöz daha çok çizmeli.
Daha çok çizecek koşul ve olanaklara sahip olmalı.
Çünkü onun çizgilerinin yansıttıklarından öğrenecek çok şeyimiz var. (MS/EÖ)
http://www.bianet.org/biamag/ifade-ozgurlugu/122697-halis-dokgozun-cizgisel-cizgileri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder