28 Şubat 2011 Pazartesi

DOKTOR YILAN İLİŞKİSİ ÜZERİNE...

Ne onla ne onsuz?...
Doktorların yılana sarılmaları üzerine ne dersiniz?

21 Şubat 2011 Pazartesi

BİR DOKTORUN ANATOMİSİ YA DA ÇİZGİYLE TOPLUM SAĞLIĞININ RÖNTGENİ


Bir Doktorun Anatomisi
 Dr.Taner Özek ile hiç karşılaşmadım. Ancak bir çizer olarak çizgilerimizle buluşmuşuzdur çoğunlukla. Özek, seksenli yıllarda dönemin gençlik dergileri Sıfır ve Yarın’da başladığı karikatür yolculuğuna mecburi hizmet, radyoloji ihtisası ve yaşama ilişkin  gelgitler nedeniyle zaman zaman ara verse de karikatür yolculuğunun devam ettiği elinizde tuttuğunuz kitabı ile bir kez daha kanıtlanmaktadır.

Edebiyat ve Eleştiri Kitaplığı tarafından 15,5x15,5 cm boyutlarında cep kitabından biraz büyükce (Her nedense Selçuk Demirel dışında genellikle karikatür kitapları bildiğimiz kitap format ve boyutlarından farklı basılıyor hep) 80 sayfa ve 72 karikatürden oluşan kitapta kronolojik olarak geçmişten bugüne (bu arada bayağı da yaşlanmışız!) beyaz gömlekliler ve sağlık alanına göndermelerle dolu.
http://eski.istabip.org.tr/media/upload/hf/185/13.pdf
Kitap, bir fetus karikatürü ile başlıyor ve EKG dalgalarından ölüme doğru bir süreci gösteren karikatürle noktalanıyor! Kitapta hastaların yaşadıkları olumsuzluklar, sorunlardan sağlık çalışanları ve hekimlerin yaşadıklarına kadar farklı perspektiflerden kara mizah örnekleri ile bezeli…Hekimlerin yaşamın tam da odak noktasında ve sıklıkla da öznesi konumunda olduklarının da bir göstergesi elinizde tuttuğunuz kitap…
Karikatür: Taner Özek

Karikatür: Taner Özek
Karikatür: Taner Özek
          

















Bir bakıyorsunuz elindeki steteskop emzik olmuş, çiçek olmuş, kelepçe olmuş, gözyaşı olmuş, gündemde daha doğrusu yaşamda ne varsa hekimler orada yer almış…Herkese eşit sağlık isteyip gözü morarmış, hastasını dinlerken dinlenmiş!,  polikliniklerde savaş(!) yapmış, kendi yırtığını dikmiş, depremlerde felaketlerde kısacası nerede olması gerekiyorsa orada yer almış…

Kuşkusuz Özek bunları yaparken hekim olmanın dayanılmaz gözlemciliğini, radyolog olmanın ayrıcalığı ile görünenin arka planını görmeyi yani sağlık alanının ve toplumsal yaşamın röntgenini de çekmeyi ihmal etmemiş! Üstelik bunu yaparken de sağlam bir çizgi ve mizah anlayışı ve bir o kadar da naif bir anlatıma sahip olduğunun altını çizmezsek de haksızlık yapmış oluruz. Kısacası Özek çizgileriyle yaşadıklarından yola çıkarak sadece bir doktorun anatomisini değil aynı zamanda toplum sağlığının da röntgenini çekmiştir.
           
Halis Dokgöz
HEKİM FORUMU DERGİSİ
ŞUBAT-MART 2010 SAYI: 185

17 Şubat 2011 Perşembe

İSMAİL GÜLGEÇ'İN ARDINDAN...


İsmail Gülgeç
Baka kalırım giden geminin ardından;
Atamam kendimi denize, dünya güzel;
Serde erkeklik var, ağlayamam.
                                      Orhan Veli


Son çizgi; 17 Şubat 2011 Cumhuriyet

Sevgili İsmail Gülgeç de aramızdan ayrıldı… İsmail Gülgeç’i önce karikatüre adım attığım yıllarda çizgilerinden tanıdım. İmrenerek, yer yer öykünerek ve de çizdiği güzel kadınlara aşık olarak… Gülgeç ile yüzyüze karşılaşmamız İzmir’de bir karikatür etkinliği çerçevesinde olmuştu. Muhittin Köroğlu ile birlikte İzmir’e gelmişlerdi. Çizerlerden Mustafa Yıldız, Oğuz Dicle, Hasan Gümüş, Levent Dağaşan ve Cem Koç ile birlikte karikatür üzerine uzun sohbetler yapmıştık. 
Soldan sağa; Muhittin Köroğlu, Halis Dokgöz, Mustafa Yıldız, Hasan Gümüş, Levent Dağaşan, Cem Koç, İsmail Gülgeç.
Gülgeç yaşama sevincini çizgilerden gördüğüm kadar etrafına da yansıtan bilge bir insandı. Aradan yıllar geçti, entelektüel Ayı, Sokak İti, Hayvanlar, İnsanlar bantlarını ilgiyle izlemeyi sürdürdüm. Kurduğu Gülgeç Yayınları aracılığı ile çizgilerini derli toplu kitaplarla da paylaştı okurlarıyla…Birkaç kez de kitap fuarlarında karşılaştım. Yaşamın insanları nerede ve nasıl karşılaştıracağı pek belli olmuyor. Sanırım 1998 veya 1999 yılıydı, İstanbul Tıp fakültesinde Adli Tıp ihtisası yapıyordum. Sevgili Gülgeç’in hasta olduğunu ve Çapa’da Onkoloji’de yattığını öğrendim bir çizer ağabeymizden. Hastanede ziyaretine gitmiştim. Ciddi bir kanser hastası olduğunu öğrenmiş ve çok üzülmüştüm. Hastane odasında bilgisayarı ve çizim tableti ilk dikkatimi çeken şeyler olmuştu tabii kitaplarda… Tabletle çizdiğini yetiştirmesi gereken şeyler olduğunu söylemişti, hatta bir iki örnek çizim de göstermişti, tablet üzerinden… kanser hastalarının enfeksiyona yatkınlığı nedeniyle yanında fazla duramadım, kendisine kitaplar ve dergiler götürdüm daha sonrasında ancak çok fazla muhabbet edemedim. İmrendiğim, çok beğendiğim bir çizer ağabeyime yakın olmak, geçmiş olsun demek ve zaman zaman yanına uğrayabilmek de güzeldi. Sonrasında Gülgeç taburcu oldu ben de Çapa’dan ayrıldım. Bir daha kendisi ile yüz yüze karşılaşmadık. Ancak çizgilerini izlemeyi sürdürdüm. Gülgeç, sağlam bir desen, çizgi ve renk bilgisine sahip bir çizerdi. Tek karelik bir karikatürden, editoryal karikatüre ve çizgi romana kadar geniş bir perspektifte üretti. Gelişen dünyayı algılayarak teknolojiyi de kullanmayı başaran ender çizerlerimizden olmuştur. Hayranı bir doktor ve karikatürist olarak yerinin doldurulamaz olduğunun bilincindeyim, tek tesellimiz geride bıraktığı kitapları… Şimdi bir sorumluluk da Karikatürcüler Derneği’ne düşüyor, bir Gülgeç külliyatı oluşturup tüm çalışmaların yayınlanmasını ne yapıp edip sağlamalı diye düşünüyorum.  Üstadımız İsmail Gülgeç yaşarken ne yazık ki görsel ve yazılı medyadan hak ettiği ilgiyi göremedi. Hele bugün onun onda biri hatta yüzde biri yeteneğe sahip olmayan çizerlerin(!) edindikleri şan, şöhret, makam, mevki ve olanakları görünce insan “İsmail Gülgeç” olmanın dayanılmaz ağırlığını daha bir ağır hissediyor. Sevgili Gülgeç üstadım güle güle…

Doç.Dr.Halis Dokgöz
Mersin 17 Şubat 2011

İsmail Gülgeç Kimdir?
İsmail Gülgeç, 27 Şubat 1947’de Gaziantep’te doğdu. İzmir’de yetişti. İlkokulu, yakalandığı romatizma yüzünden birinci sınıfta terk etti. Uzun süre hastanede yattı. Karikatür çizmeye çocuk denecek yaşta başladı. İlk ürünleri “Papağan” mizah dergisinde yayımlandı. 1968’de İzmir’de Yeni Asır gazetesinde karikatürleri çıktı. Demokrat İzmir, Ege Ekspres ve Devir’de çizer olarak çalıştı. Daha sonra İstanbul’a giderek Milliyet gazetesine girdi; burada Suavi Süalp’le çizgi romanlar çizdi. 1979’da resimlediği Yaşar Kemal’in “İnce Memed”i yurtdışında da yayımlandı.1980 yılında Cumhuriyet gazetesine geçti. Gazetenin yanı sıra Cumhuriyet Kitap’ta da çizdikleriyle büyük üne erişti. “Memo” adlı dizisinde tarihsel olaylardan esinlendi, “İnsanlar” adlı dizisinde ise gündelik yaşamdan görüntüler verdi. “Entelektüel Ayı”, “Lağım Faresi” ve “İşçi Koyun” gibi tipleriyle aslında toplumun çeşitli katlarından insanları simgelediği “Hayvanlar” adlı günlük bant karikatürleri çizdi. Çoğu günlük yaşamdan alınmış esprilere dayalı, yazılı karikatürlerinde, iktidarlarla uzlaşmayan, toplumdaki egemen ve yerleşik anlayışlara zekice yergiler yönelten bütünüyle kendine özgü bir çizerliği sonuna kadar sürdürdü.
1991’de Cumhuriyet’ten ayrıldıysa da bir süre sonra yeniden gazeteye döndü. Daha sonra bir süre Birgün gazetesinde çizdi. Son olarak, “Hayvanlar” dizisi yeniden Cumhuriyet’te yayımlanıyordu. 1986’da Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin düzenlediği mizah yarışmasında ikinci olan ve bugüne kadar yurtiçinde ve dışında birçok karma sergiye katılan Gülgeç, kitap kapakları ve resimleri de yapmıştı. 1988, 1989 ve 1991 yıllarında Karikatürcüler Derneği Başkanı olarak görev yapan Gülgeç’in çizgileri Mustafa Ekmekçi’nin “Domuzuna Yazılar” adlı kitabında yer aldı, Ahmet Ümit’in “Başkomser Nevzat/Çiçekçinin Ölümü (2005-Ekim)” isimli kitabını çizgi-roman olarak resimledi, Yalçın Pekşen’in “The Türkler” kitabını resimledi, ayrıca müzisyen Nazan Öncel’in “7’n Bitirdin” isimli albüm kartoneti için de 12 şarkıya 12 karikatür çizdi. Gülgeç’in yapıtları arasında “Hayvanlar ve İnsanlar”, “Ormangiller”, “Elif”, “İkizler”, “Suavi Süalp ile Kolombo Şakir”, “Hırt Behçet” bulunuyor.
Kaynak: http://www.cumhuriyet.com.tr