16 Mart 2011 Çarşamba

SÖYLEŞİ: HERŞEY KILÇIK'LA BAŞLADI (NOBEL MAGAZİN)...

Nobel Magazin Kasım 2010
Doç. Dr. Halis Dokgöz. 1967 doğumlu. 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesinden 1989 yılında mezun oldu. 1999 yılında İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Çapa’da adli tıp ihtisası yaptı. 2005 yılından beri de Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak çalışıyor.
Karikatüre ne zaman başladınız?
1985 yılında başladım.
Nasıl başladınız peki?
Tesadüfen oldu diyebilirim. Yurtta kaldığım sürede çizip duruyordum. Arkadaşlar da güzel çizdiğimi söylediler. O zamanlar fakültemizde Kılçık diye bir dergi çıkıyordu. Oraya verdim karikatürlerimi, orada yayınlandı. Sonra Gırgır dergisinden haberim oldu. O karikatürlerimi Gırgır’a gönderdim. Oğuz Aral eleştirdi. Sayfada yayınladı. Bende bunun üzerine sürekli çizmeye başladım.
Nasıl yani? Hadi ben karikatür çizeyim artık deyip karikatür mü çizdiniz?
Biraz öyle oldu. Yani arkadaşlara bir şeyler çiziyordum. Derginin editörüne gidip beni söylemişler. Kulak Burun Boğaz’da Yücel Hoca beni çağırdı. Ya Halis sen çiziyormuşsun falan bir iki bir şey çiz dedi. Denedim. Güzel şeyler var, çizmelisin dedi. Sonra birkaç tanesini yayınladı. Aynı karikatürleri Gırgır’a da gönderdim. Oradan da pozitif cevap alınca devam ettim.
Karikatürleriniz sanki biraz siyasi?
Biraz tepkisel diyelim. Profesyonel olarak yaşamımı karikatürden kazanmadığım için daha çok etkilendiğim bir olay üzerine tepki olarak da çiziyorum. Yaşama ilişkin her türden karikatür çiziyorum aslında. Kitaptakileri daha çok yazısız evrensel dili olan sanatsal nitelikte seçtim sadece.
Çocukluk döneminizi merak ediyorum. O zamanlardan böyle bir yeteneğinizin belirtisi var mıydı?
İyi resim çizerdim. Hatta ortaokul yıllarımda ödül almışlığım var. Resimi iyi yapardım ama karikatürden haberim yoktu.  Sonra haberim olup da çizmeye başlayınca Gırgır’da Çarşaf’da Limon’da yayınlanmaya başlayınca hem popülarite arttı hem de keyif arttı. Bu kez de resim yapamaz oldum. Deforme ediyorum. Karikatürize etmeye başladım.
Ortaokulda falan derslerden sıkılıp çizer miydiniz?
Yazardım daha çok. O dönemlerde yazmayı çok seviyordum. Çizmezdim. 1985 yılından sonra karikatüre başlayınca, akademisyen oldum mesela toplantılarda falan notlarımı çizerek alırım. Yazarak değil de çizerek not alırım. Sonra da bunları oturur çizerim. Yapacağım karikatürün notunu alırım.
İlk çizdiğiniz karikatürü saklıyor musunuz, kitap fikri nasıl çıktı?
Sadece ilk çizdiğim değil tüm çalışmalarımın en azından yayınlananları arşivliyorum. Geçen yıl Kıbrıs’a davetliydim. Uluslararası karikatür festivali vardı. Değişik ülkelerden insanlar vardı. Ortak bir sergi açtık. Çizerler hep birbirlerine kitaplarını hediye etti. Ben 1989 yılında bir kitap çıkarmıştım ancak baskısı kalmamıştı artık. Bende yeni bir kitap çıkarmaya karar verdim ve çizgisel kitabımı çıkardım. Kitabımı çıkarmak benim için iyi oldu. Arşivimi taradım. Eski karikatürlerimi gördüm. Arşivimi yenilemiş oldum.
Peki ilk çizdiğiniz karikatürün sizin için bir özelliği var mı?
Yok, hayır aslında öyle hissetmiyorum.
Bu işin bir kursu veya okulu var mı?
Karikatürün okulu yok. Karikatür aslında resim sanatının bir dalı. Hayatın pek çok alanından besleniyor. Ama temeli resime dayanıyor. Onun için resim mezunları grafiker mezunları bu işi daha iyi yapabilirler. Renk bilgileri var desen bilgileri var, daha iyi yapabilirler. Ben bunların hiçbir eğitimini almadım. Kendi kendime baka baka geliştirdim. Çizerek göndererek araştırarak kendinize has bir tarz belirliyorsunuz. Dünyada da böyle okullar yok. Ancak kurslar vs var. Biraz doğu bloku ülkelerinde bu işin eğitimi var. Onun dışında bunun bir eğitimi yok.
Birilerinin yorumunu alıyor musunuz?
Tabi ustalarla, değer verdiğiniz çizerlerle, etkilendiğiniz çizerler… Öncelikle onları taklit ediyorsunuz,  sonra tarzınızı yakaladıktan sonra da ona göre çiziyorsunuz… Sürekli birileriyle iletişim halinde oluyorsunuz zaten. Artık internette var. İletişim ve takip çok daha kolay.
Kendi tarzınızı nasıl yakalıyorsunuz?
Ben bir çizerin karikatürünü izlemişsem imzası olmadan da tanıyabilirim. Tarz böyle bir şey. Zamanla oluşur. Karikatürcü hissetmez zaten. Başkaları hisseder.
Sizin tarzınız ne peki?
Benim tarzım daha çok yazısız karikatür üzerine. Sanatsal yanı olanın üzerine yoğunlaşıyorum daha çok . Değişik alanlarda da çiziyorum. Kolay üretilip kolay tüketilen karikatürler de çiziyorum. Balonlu komik karikatürler de çiziyorum. Daha çok sanatsal olsun, sergilensin duvarlara asılabilsin istiyorum. Yurtdışından biri gördüğü zaman da mesajı anlayabiliyorsa bu bana daha çok keyif veriyor.
Karikatürlerinizi yayınladığınız bir internet ortamı var mı?
Var evet. Kendi sitem de var. Onun dışında www.toonpool.com diye bir site var. Oraya karikatürlerimi ekliyorum. Burada bir karikatürüm bu site tarafından seçildi. Bir gün boyunca Berlin, Münich ve Leipzig metrolarında gün boyunca sergilendi.  Bu siteyi seviyorum. Çünkü burada siteye giren herkes karikatürlerinizi görebiliyor, oy verebiliyor yorum yapabiliyor. İnteraktif bir ortam sağlıyor.
Sergilendiğini gidip gördünüz mü peki? Bu çok güzel bir duygu olsa gerek… Sizin yaptığınız çalışma Almanya’nın metrosunda yayınlanıyor… büyüleyici gerçekten…
Ben görmedim. Berlin’de bir gazeteci arkadaşım var. Alman gençleri benim karikatürüme bakarken görmüş. Hemen çekip bana gönderdi.
Bu kitabın sizin için anlamı nedir desem…
25 yıl diyebilirim… 3 bin civarında karikatürüm yayınlandı aslında ama kitabım için karikatürlerimden derleme yaptım. 25 yılımın özeti olabilir bu kitap. Benim için gerçekten çok önemli. Çocuğum gibi hissediyorum.
Kitabınızın başında sizinle ve kitapla ilgili yazılar var…
Evet. Kitap çıkmadan önce çizerler ve meslektaşlarımla kitap çıkarmadan önce görüştüm. Onlara kitapla ilgili bir şeyler yazar mısınız dediğimde onlar tabi dediler. Çoğundan yazı geldi. 1-2 arkadaştan kitap basıldıktan sonra geldi. Onlardan da tekrar özür dilerim. Örneğin Carlos Amorim var burada. Ben bu arkadaşla hiç yüz yüze gelmedim. Ancak gerçekten çok başarılı bir karikatürist. Dünya çapında bir çizerdir. Bir yazı yazdı ve sağolsun gönderdi. Benim için gerçekten çok önemliler.
Karikatür konusunda yetenekli olduğunu düşünenler ne yapmalılar?
Bunun bir okulu ya da bir eğitimi yok. Ben şuna inanıyorum. Güzel sanatlar fakültesini bitiren herkes ressam olamaz. Grafik bölümünü bitirir ancak grafiker olamaz. İşine sanatını koyabilmesi gerekir. İllaki eğitim de olmalıdır. Buna asla karşı değilim.  Ancak eğitim yokken de kişide bir yetenek varsa ve bu eğitimle geliştiriliyorsa belli noktalara kişiyi taşıyabilir. Onla ilgilide kişinin bu işi sevmesi ve kendini aşmak için her türlü çabayı sarfetmesi gerekiyor. Karikatür dünyasını izlemesi gerekiyor. Yaptıklarını ustalara gösterip yorum alması gerekiyor. Zaman zaman dergilere gönderip kendisini sınaması gerekiyor. Yarışmalara katılabilir. Sergilere katılabilir…
Sizin ödülünüz var mı?
Evet var. 12-13 tane.
En son katıldığınız yarışma hangisi?
En son Güney Kore’de katılmış olduğum bir yarışma var. Henüz sonucu açıklanmadı. 4 karikatürle yarışmaya katıldım. Finale 22 karikatür seçtiler ve bu 22 karikatür arasından 2’si benim karikatürüm.
Bu şekilde internet aracılığıyla katıldığım yarışmaları seviyorum. Çünkü internet aracılığıyla gönderiyorum karikatürümü. Öbür türlü gönderdiğim zaman bir daha o karikatürün orjinaline ulaşma şansım yok.
Size ilham getiren bir şey var mı?
Ben çocuk haklarıyla uğraşıyorum daha çok. O nedenle onlara yönelik şeyler beni etkiliyor. Onun dışında yaşamdaki her şey bana ilham verebiliyor. Şunu çok rahat söyleyebilirim ki çizmek için birinin motive etmesi gerekiyor. Çizerler, sanatçılar tembeldir biraz. Eğer bir zorlama olmazsa çizmeyebilirler.
Teşekkür ederiz hocam…
(Nobel Magazin dergimizin okuyucularına Nobel Magazin ekibi olarak bir müjde vermek isterim. Halis Hocamız bundan sonra dergimizin son sayfasında birbirinden güzel karikatürleriyle bizlerle birlikte olacak.)

28 Şubat 2011 Pazartesi

DOKTOR YILAN İLİŞKİSİ ÜZERİNE...

Ne onla ne onsuz?...
Doktorların yılana sarılmaları üzerine ne dersiniz?

21 Şubat 2011 Pazartesi

BİR DOKTORUN ANATOMİSİ YA DA ÇİZGİYLE TOPLUM SAĞLIĞININ RÖNTGENİ


Bir Doktorun Anatomisi
 Dr.Taner Özek ile hiç karşılaşmadım. Ancak bir çizer olarak çizgilerimizle buluşmuşuzdur çoğunlukla. Özek, seksenli yıllarda dönemin gençlik dergileri Sıfır ve Yarın’da başladığı karikatür yolculuğuna mecburi hizmet, radyoloji ihtisası ve yaşama ilişkin  gelgitler nedeniyle zaman zaman ara verse de karikatür yolculuğunun devam ettiği elinizde tuttuğunuz kitabı ile bir kez daha kanıtlanmaktadır.

Edebiyat ve Eleştiri Kitaplığı tarafından 15,5x15,5 cm boyutlarında cep kitabından biraz büyükce (Her nedense Selçuk Demirel dışında genellikle karikatür kitapları bildiğimiz kitap format ve boyutlarından farklı basılıyor hep) 80 sayfa ve 72 karikatürden oluşan kitapta kronolojik olarak geçmişten bugüne (bu arada bayağı da yaşlanmışız!) beyaz gömlekliler ve sağlık alanına göndermelerle dolu.
http://eski.istabip.org.tr/media/upload/hf/185/13.pdf
Kitap, bir fetus karikatürü ile başlıyor ve EKG dalgalarından ölüme doğru bir süreci gösteren karikatürle noktalanıyor! Kitapta hastaların yaşadıkları olumsuzluklar, sorunlardan sağlık çalışanları ve hekimlerin yaşadıklarına kadar farklı perspektiflerden kara mizah örnekleri ile bezeli…Hekimlerin yaşamın tam da odak noktasında ve sıklıkla da öznesi konumunda olduklarının da bir göstergesi elinizde tuttuğunuz kitap…
Karikatür: Taner Özek

Karikatür: Taner Özek
Karikatür: Taner Özek
          

















Bir bakıyorsunuz elindeki steteskop emzik olmuş, çiçek olmuş, kelepçe olmuş, gözyaşı olmuş, gündemde daha doğrusu yaşamda ne varsa hekimler orada yer almış…Herkese eşit sağlık isteyip gözü morarmış, hastasını dinlerken dinlenmiş!,  polikliniklerde savaş(!) yapmış, kendi yırtığını dikmiş, depremlerde felaketlerde kısacası nerede olması gerekiyorsa orada yer almış…

Kuşkusuz Özek bunları yaparken hekim olmanın dayanılmaz gözlemciliğini, radyolog olmanın ayrıcalığı ile görünenin arka planını görmeyi yani sağlık alanının ve toplumsal yaşamın röntgenini de çekmeyi ihmal etmemiş! Üstelik bunu yaparken de sağlam bir çizgi ve mizah anlayışı ve bir o kadar da naif bir anlatıma sahip olduğunun altını çizmezsek de haksızlık yapmış oluruz. Kısacası Özek çizgileriyle yaşadıklarından yola çıkarak sadece bir doktorun anatomisini değil aynı zamanda toplum sağlığının da röntgenini çekmiştir.
           
Halis Dokgöz
HEKİM FORUMU DERGİSİ
ŞUBAT-MART 2010 SAYI: 185

17 Şubat 2011 Perşembe

İSMAİL GÜLGEÇ'İN ARDINDAN...


İsmail Gülgeç
Baka kalırım giden geminin ardından;
Atamam kendimi denize, dünya güzel;
Serde erkeklik var, ağlayamam.
                                      Orhan Veli


Son çizgi; 17 Şubat 2011 Cumhuriyet

Sevgili İsmail Gülgeç de aramızdan ayrıldı… İsmail Gülgeç’i önce karikatüre adım attığım yıllarda çizgilerinden tanıdım. İmrenerek, yer yer öykünerek ve de çizdiği güzel kadınlara aşık olarak… Gülgeç ile yüzyüze karşılaşmamız İzmir’de bir karikatür etkinliği çerçevesinde olmuştu. Muhittin Köroğlu ile birlikte İzmir’e gelmişlerdi. Çizerlerden Mustafa Yıldız, Oğuz Dicle, Hasan Gümüş, Levent Dağaşan ve Cem Koç ile birlikte karikatür üzerine uzun sohbetler yapmıştık. 
Soldan sağa; Muhittin Köroğlu, Halis Dokgöz, Mustafa Yıldız, Hasan Gümüş, Levent Dağaşan, Cem Koç, İsmail Gülgeç.
Gülgeç yaşama sevincini çizgilerden gördüğüm kadar etrafına da yansıtan bilge bir insandı. Aradan yıllar geçti, entelektüel Ayı, Sokak İti, Hayvanlar, İnsanlar bantlarını ilgiyle izlemeyi sürdürdüm. Kurduğu Gülgeç Yayınları aracılığı ile çizgilerini derli toplu kitaplarla da paylaştı okurlarıyla…Birkaç kez de kitap fuarlarında karşılaştım. Yaşamın insanları nerede ve nasıl karşılaştıracağı pek belli olmuyor. Sanırım 1998 veya 1999 yılıydı, İstanbul Tıp fakültesinde Adli Tıp ihtisası yapıyordum. Sevgili Gülgeç’in hasta olduğunu ve Çapa’da Onkoloji’de yattığını öğrendim bir çizer ağabeymizden. Hastanede ziyaretine gitmiştim. Ciddi bir kanser hastası olduğunu öğrenmiş ve çok üzülmüştüm. Hastane odasında bilgisayarı ve çizim tableti ilk dikkatimi çeken şeyler olmuştu tabii kitaplarda… Tabletle çizdiğini yetiştirmesi gereken şeyler olduğunu söylemişti, hatta bir iki örnek çizim de göstermişti, tablet üzerinden… kanser hastalarının enfeksiyona yatkınlığı nedeniyle yanında fazla duramadım, kendisine kitaplar ve dergiler götürdüm daha sonrasında ancak çok fazla muhabbet edemedim. İmrendiğim, çok beğendiğim bir çizer ağabeyime yakın olmak, geçmiş olsun demek ve zaman zaman yanına uğrayabilmek de güzeldi. Sonrasında Gülgeç taburcu oldu ben de Çapa’dan ayrıldım. Bir daha kendisi ile yüz yüze karşılaşmadık. Ancak çizgilerini izlemeyi sürdürdüm. Gülgeç, sağlam bir desen, çizgi ve renk bilgisine sahip bir çizerdi. Tek karelik bir karikatürden, editoryal karikatüre ve çizgi romana kadar geniş bir perspektifte üretti. Gelişen dünyayı algılayarak teknolojiyi de kullanmayı başaran ender çizerlerimizden olmuştur. Hayranı bir doktor ve karikatürist olarak yerinin doldurulamaz olduğunun bilincindeyim, tek tesellimiz geride bıraktığı kitapları… Şimdi bir sorumluluk da Karikatürcüler Derneği’ne düşüyor, bir Gülgeç külliyatı oluşturup tüm çalışmaların yayınlanmasını ne yapıp edip sağlamalı diye düşünüyorum.  Üstadımız İsmail Gülgeç yaşarken ne yazık ki görsel ve yazılı medyadan hak ettiği ilgiyi göremedi. Hele bugün onun onda biri hatta yüzde biri yeteneğe sahip olmayan çizerlerin(!) edindikleri şan, şöhret, makam, mevki ve olanakları görünce insan “İsmail Gülgeç” olmanın dayanılmaz ağırlığını daha bir ağır hissediyor. Sevgili Gülgeç üstadım güle güle…

Doç.Dr.Halis Dokgöz
Mersin 17 Şubat 2011

İsmail Gülgeç Kimdir?
İsmail Gülgeç, 27 Şubat 1947’de Gaziantep’te doğdu. İzmir’de yetişti. İlkokulu, yakalandığı romatizma yüzünden birinci sınıfta terk etti. Uzun süre hastanede yattı. Karikatür çizmeye çocuk denecek yaşta başladı. İlk ürünleri “Papağan” mizah dergisinde yayımlandı. 1968’de İzmir’de Yeni Asır gazetesinde karikatürleri çıktı. Demokrat İzmir, Ege Ekspres ve Devir’de çizer olarak çalıştı. Daha sonra İstanbul’a giderek Milliyet gazetesine girdi; burada Suavi Süalp’le çizgi romanlar çizdi. 1979’da resimlediği Yaşar Kemal’in “İnce Memed”i yurtdışında da yayımlandı.1980 yılında Cumhuriyet gazetesine geçti. Gazetenin yanı sıra Cumhuriyet Kitap’ta da çizdikleriyle büyük üne erişti. “Memo” adlı dizisinde tarihsel olaylardan esinlendi, “İnsanlar” adlı dizisinde ise gündelik yaşamdan görüntüler verdi. “Entelektüel Ayı”, “Lağım Faresi” ve “İşçi Koyun” gibi tipleriyle aslında toplumun çeşitli katlarından insanları simgelediği “Hayvanlar” adlı günlük bant karikatürleri çizdi. Çoğu günlük yaşamdan alınmış esprilere dayalı, yazılı karikatürlerinde, iktidarlarla uzlaşmayan, toplumdaki egemen ve yerleşik anlayışlara zekice yergiler yönelten bütünüyle kendine özgü bir çizerliği sonuna kadar sürdürdü.
1991’de Cumhuriyet’ten ayrıldıysa da bir süre sonra yeniden gazeteye döndü. Daha sonra bir süre Birgün gazetesinde çizdi. Son olarak, “Hayvanlar” dizisi yeniden Cumhuriyet’te yayımlanıyordu. 1986’da Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin düzenlediği mizah yarışmasında ikinci olan ve bugüne kadar yurtiçinde ve dışında birçok karma sergiye katılan Gülgeç, kitap kapakları ve resimleri de yapmıştı. 1988, 1989 ve 1991 yıllarında Karikatürcüler Derneği Başkanı olarak görev yapan Gülgeç’in çizgileri Mustafa Ekmekçi’nin “Domuzuna Yazılar” adlı kitabında yer aldı, Ahmet Ümit’in “Başkomser Nevzat/Çiçekçinin Ölümü (2005-Ekim)” isimli kitabını çizgi-roman olarak resimledi, Yalçın Pekşen’in “The Türkler” kitabını resimledi, ayrıca müzisyen Nazan Öncel’in “7’n Bitirdin” isimli albüm kartoneti için de 12 şarkıya 12 karikatür çizdi. Gülgeç’in yapıtları arasında “Hayvanlar ve İnsanlar”, “Ormangiller”, “Elif”, “İkizler”, “Suavi Süalp ile Kolombo Şakir”, “Hırt Behçet” bulunuyor.
Kaynak: http://www.cumhuriyet.com.tr 

26 Ocak 2011 Çarşamba

PARAMEDİKAL NOBEL MAGAZİN'DE...


NOBEL MAGAZİN
PARAMEDİKAL KÖŞESİ NOBEL MAGAZİN DERGİSİ'NDE BAŞLADI...

1993'den 2011'e...

1993-2011 kaç yıl geçti...
Cumhuriyet'te 1993'de yayınlanan karikatürü paylaşıyorum yeniden...



19 Ocak 2011 Çarşamba

Cumhuriyet PAZAR

Cumhuriyet PAZAR 16 Ocak 2011
ÇİZLENİMLER Kamil Masaracı
Cumhuriyet PAZAR


18 Ocak 2011 Salı

ÇİZGİSEL BERLİN'DE...

HALİS ÇİZGİLER
13 Ocak 2011 Perşembe


http://dalga-dalga.blogspot.com/2011/01/halis-cizgiler.html
TOPLU ESERLERİ
Bilimsel, tarihsel, belgesel deriz de neden çizgisel demeyelim? Üstelik çizgi belki bu saydığımız sellerden en eski olanı... Halis Dokgöz'ün çizgiseli de aslında bir belgesel... Halis'in yıllardan beri özene bezene çizdiği ve pek çok yerde yayınlanan karikatür çalışmalarından tam 106 renkli sayfalı bir seçki...

HERŞEYİN BAŞI SAĞLIK AMA...
Mersin'de yaşayan ve tıp doktoru olan Halis Dokgöz'ün albümünde ağırlıklı olarak yine sağlık konusunun işlendiğini düşünenler yanılır.  Dünya gündemine düşen hemen her önemli konu Halis'in de gündemi olmuş...  Bağnazlık, şiddet, çocuk istismarı, medyanın yönlendirmeleri, adaletsizlik, sosyal güvenlik, çevre kirliliği, fırıldak siyasetçiler, spor ve doğal olarak sağlık sektörü "çizgisel" de biraraya gelmişler...

NOSTALJİ TADINDA...
Çizerin, tıp adamlarının okuduğu "streskop" adlı dergiye yaptığı kapaklar, Uğur Mumcu'nun katlinin ardından duyduğu acıyla çizdiği Cumhuriyet'te yayınlanan karikatürü bu albüme nostaljik bir tat veriyor... Bize de bir sonraki albümü beklemek düşüyor... 

Hayati Boyacıoğlu ALMANYA
çizgisel
Halis Dokgöz
Birinci Baskı, Nisan 2010
Türk Tabibler Birliği Yayınları

2 Ocak 2011 Pazar

USTALARDAN YENİ YIL DİLEKLERİ...

MUTLU YILLAR...
HAPPY NEW YEAR...

Karikatür: Elena OSPINA

Karikatür: Alin TOADER

Karikatür: Willem RASING

Karikatür: Zdenko PUHIN

Karikatür: Pol LEURS


Karikatür: Tan ORAL

Karikatür: Firuz KUTAL

Karikatür: Saeed SADEGHI



Karikatür: Istvan KELEVEN

Karikatür: Willem RASING

Karikatür: Uğur DEMİR

Karikatür: Mustafa YILDIZ

Karikatür: Akdağ SAYDUT

29 Aralık 2010 Çarşamba

MUTLU YILLAR

SAĞLIKLI, MUTLU VE HOŞGÖRÜLÜ BİR YIL OLSUN 2011...

Happy New Year 2011...



15 Aralık 2010 Çarşamba

ÇİZGİSEL BirGün KİTAP'TA...

Hekim dünyayı çizgisel görürse
Dokgöz karikatürlerde, "hasta haklan", "sağlık hakkı", "hukuk", "insan haklan", "etik" gibi kavramları bağdaştırarak görev yapmaya çalışan hekimi ip üstünde bir cambaz gibi görür

BirGün KİTAP 11 Aralık 2010

Halis Dokgöz'ün Çizgisel karikatür albümü romantik bir imgeyle açılıyor: Kaldırımda yatan evsizin yorganı gecede parlayan yıldızlı gökyüzüdür. "Sahip olmak ya da olmak" ikileminden uzak bir yaşamın rüyası uykuda gülümseyen yüzüne yansır. O evreni kendine yorgan kılan, evsiz barksız adam Atilla Jozsep'in şiirindeki "dünya mezar taşın olacak" dediği yedinci adamdır belki. . . Öğrencilik yıllarından beri karikatür çizen bir hekim olan Halis Dokgöz'ün karikatür albümünü Türk Tabipleri Birliği yayımladı. Çizerin 25 yıllık çalışmalarının seçkisi niteliğindeki albümde, bir müzik kavramıyla anlatmak uygun düşer mi bilmiyorum, çoksesli diyebileceğimiz bir kurgu var. Çizerin adli Dp uzmanı olarak içinde yer aldığı hekimlik mesleğiyle ilgili karikatürler, ülke ve dünyanın son yirmi yılda belirleyici sorunları, sömürü, şeriatçılık, çevre kirliliği, piyasacüık, hürriyederin kısıtlanması, adaletin aşındınlması ve benzerlerini açımlayan karikatürler ve yaşamla ilgili daha genel, felsefi nitelikte soyut çağrışımlara açık karikatürler birbirleri içine geçerek kitabı oluşturuyorlar. Böylece kopuk kopuk konuların ayrıştırdığı bir kurgu yerine bütünsel gerçekliğin mizahın eleştirici, saldırgan diliyle açımlandığı ve ilişkilerin ortaya serildiği çok kanallı, temaları tekrar tekrar ortaya çıkaran, hepsini birleştiren bir kurgu uygulanıyor. Bunları burada ayrıştırarak çözümlerken, bu kurgunun dışına çıkarmış olacağız.
HEKİMİN MACERALARI
Karikatürlerin önemli bir bölümü Halis Dokgöz'ün öteki mesleği, hekimlik üzerine odaklanıyor. Kitabın başında bazı çizerler ve hekimler Dokgöz'ün sanatı üzerine görüşlerini yazmışlar. Dr. Sermet Koç, şunu not ediyor: "Halis'in üpta sayısı elliye yakın uzmanlık alanı içinde adli tıbbı seçmesi, bence adli tıbbın, 'tıbbın en sosyal ve politik dalı' olmasından kaynaklanıyor. Adli tıpta çelişkiler yan yanadır, yaşamla ölüm, mazlumla cani! Böyle bir alan, sanat ve karikatür için bulunmaz konulara sahip. Elbette üretmek için, kocaman bir yürek lazım. Bilimi ve sanatı özümsemiş bir yürek. " Dokgöz'ün karikatürlerinde bu buluşmanın verimli sonuçlarını görüyoruz. Hekimliğin son yirmi yılından güncel sahneler buluyoruz Çizgisel'de. Muayene için saldıran hasta kalabalığı karşısında ellerini yukarı kaldırmış "teslim oluyorum" jesti sergileyen hekimi, başka bir karikatürde, kentin sokağına mendilini sermiş, diplomasını arkasındaki duvara yapıştırmış, yılan yerine stetoskopunu oynatan Hint fakiri rolünde görürüz. Yılan ise duvara yaslanmış keyifle bu tuhaf aletin onun yerini aldığı gösteriyi izler. Hekimin üstlendiği roller çeşidenir, bir karikatürde, "hasta haklan", "sağlık hakkı", "hukuk", "insan haklan", "etik" kavramlarını bağdaştırarak görev yapmaya çalışan hekimi ip üstünde bir cambaz olarak görürüz. İpten düşmemeye çalışırken dengesini sağlamak için bir elinde stetoskop ötekinde "Tam Gün Yasası" yazan bir kitap tutmaktadır ve gözleri dört açılmış düşmemek için çırpınmaktadır. Gölgesi ağır kolilerle ilci büklüm hekim, hekimliğin yük hamallığına dönüştüğü bir sağlık sisteminin resmidir. Bir başka karikatürde hekimin şaştığı, damarlarına çektiği serumları duvara çentikleyen hasta olur. Halis Dokgöz çuvaldızı hekimlere batırmayı da ihmal etmez, yanma yaklaşmaya korkulan hastaya, belki de bir AİDS hastasına beş metrelik borusu olan bir stetoskopun ucundan bakan hekim ve sağlık personelinin karikatürünü de çizer. Sağlık sistemi içinde Hasta Haklarım kemiren bir fareye suçüstü yapar karikatürcü, bu farede egemen sınıfın politikacısını ve sermayeyi hemen teşhis ederiz. Hekimlik görevini yapabilmek için, İnsana hak ettiği sağlık hizmetini verebilmek için "GREV"e çıkmak gerekirse çıkılır. Ya da bütün insanlık için gerekenleri de reçetelere yazmayı düşünmeden olmaz; "yurtta barış, dünyada barış" gibi bir ilacı herkese içirmeyi karikatürcü helam düşünür. Sosyal Güvenlik ile İMF şemsiyelerinin karikatürü eşitsizlik denkleminin bir başka sunumudur.
İstanbul'dayken Tabip Odası'nın aylık dergisinin kapaklarını da çizen sanatçı, konulara afiş, grafik yalınlığında ve carpıcıhğında bakmayı geliştirmiştir. Kitapta bunun usta Örnekleri var. Beton yığını apartmanların kapattığı gökyüzünde uçması gereken uçurtma, balon ve boş bir alan bulup koşturacak top önünde kara kara düşünen çocuk, bir kentleşme ve çocuk sempozyumunun afişi olabilir rahatlıkla. Aynı çocuğu başka bir karikatürde, o apartmanların kuşattığı ve kararttığı gökyüzünü sapanıyla parçalayarak güneşe bir pencere açmışken görürüz. Demek ki karikatür durum tespiti yapağı kadar eylem tespiti de yapar ve eyleme çağrı işlevi yükümlenir. Çizmek, İstemektir; depremin yerle bir ettiği evlerin ve Kızılay çadırlarının arkada gözüktüğü bir karikatürün ön planında evsiz çocuk tek kadı, bacasından duman tüten kırmızı canlı bir ev çizer. Bu evi, bu evin benzerlerinin oluşturduğu bir şehri istemektedir. Çizmek böyle bir geleceği tasarlamaktır. Düşünmektir. Oysa düşünmeyi ortadan kaldırmak İçin örgütlenmiş bir eğitim vardır. Düşünen öğrencinin çevresini öfke ve tehdit balonlarının doldurduğu bir karikatür bu gerçeği anlatır.
YABANCILAŞMANIN GÖRÜNÜMLERİ
Halis Dokgöz'ün karikatürlerinde hekimlik, kendeşme ve çevrenin tahribatı konu ve temalarıyla birlikte üçüncü öbekten söz edebiliriz. Bunları, sınıflı toplumun yaşamın çeşitli alanlarında yol açdğı yabancılaşmanın görünümleri olarak tanımlayabiliriz. Halis Dokgöz bu türden karikatürlerinden birinde, maskelerini portmantoya asmış uyuyan adamın uyurken de bir maske taktığını gösterir bize. Adamın kimliği konusunda bir ipucu yoktur. Sanatçı, maskeli olma ilişkisini sorgular, ama kimin maskeli olduğu ve bundan nasıl çıkarlar elde ettiği bizdeki verili bilince bırakılmıştır. Uykuda bile gerçek yüzünü ortaya koymaya korkan bu adamın karikatürü, maskesiz yasama yani yabancılaşmanın aşıldığı bir yaşama güçlü bir çağrı değil midir? Üstünde sevimli Walt Disney faresinin resmini taşıyan bir tişört bulunan adamın, gerçek fare karşısında korkudan tabureye zıplamış, çığlık atar hali yabancılaşmanın başka bir resmini sunar. Güneşin resmini yaparken muma bakan ressama ne demeli. Haksız da sayılmaz, güneşe bakmak kolay mı? Yoksul ailenin zayıf çocukları televizyondaki yemek tarifleri programını izler. Doğanın diyalektiği balonla gökyüzüne yükselerek intihar eden balıkla, boynuna taş bağlamış, balığın çıktığı suya atlamaya hazırlanan insanın bakışlarında dışa vurur. Mürekkepbahğı, kendi mürekkebiyle denizlere karikatür çizen yedi kollu bir çizerdir. Erdoğan Karayel onun için, "Güncel olaylardan ateşi yükseldiğinde gerekli müdahaleyi yapıyor. Ancak oda biliyor ki bu umutsuz vaka. Belki bu albüm iyi gelir hastalığa. " demişti. Karikatürcü hekim ya da hekim karikatürcü, Erdoğan Karayerin sözünü ettiği ifiah olmaz hastalığına çare ararken, yedi kollu olmayı hayal eder; kendi üretimi mürekkep karmaşık bir hayatın çizgisel tasviri için zorunlu düşünsel, sanatsal çalışmaların bütününü simgelese yeridir.
FAŞİZMİN YEREL VE GÜNCEL SOMUTU
Halis Dokgöz'ün çok sesli kurgusunda faşizm temasının da önemli bir yeri var. Faşizm konusunda somutun çizgisel imgeleştirmesi bu konuda aydınlatıcı sonuçlar sağlar. Ülkemizde dincilikle faşizmin nasıl bütünleşik bir sermaye hareketi olduğu bu karikatürlerde apaçık görülüyor. Faşizm aletleri, başlığını verebileceğimiz bir karikatüre bakalım: Takkeli yobazın sakallarına gizlenmiş bitler gibidir; sadr, hançer, tüfek, bomba, dinamit, çivili sopa, çarşaf, ama en çarpıcısı, İçindeki insanlarıyla Madımak otelini yakan alevli paçavradır. Sanatçı egemen ideolojinin parçalara ayırıp, görmemizi engellediği gerçekliği basit bir imgeyle bütünleştirir, gözümüze sokar. Karikatürden bu yüzden korkulur. Aynı yobaz portrenin, gerçek yaşamda iktidar sahibi örneklerini çok gördüğümüz, öfke kusan bir hitabeti sırasında tükürükler saçılan ağzında diş yerine mezar taşlan çizilmiştir. Faşizmi bu topraklarda somudayan imgenin saldırgan ve ölümcül yüzünü bir kere daha aydmlanr Dokgöz. Hemen arkasından ateşi insan yakmak için kullanan takkelinin panikle kaçağını görürüz; kovalayanlar ise yüksek sesle haykınlan kavramlardır: Laiklik! Sanat! Bilim! Kültür! Aşk! Demokrasi! Özgürlük! însan Hakları! Atatürk! Faşizmin portresini çizmeyi sürdürür Dokgöz, silahların yuvası sakalı bu kez insanları bağlayan ahtapot kollan gibidir. Elinde kitap taşıyan genç, kollan bağlanmış adam, çığlık atan genç kız bu bağlardan kurtulmak için haykırırken, takkeli yobazın hain sırıtmasını görürüz. Halis Dokgöz'ün çizgilerini, desen ve kompozisyon açısından değerlendirecek olursak, iki anlayışın bir sentezi olarak görebiliriz: Gırgır anlayışı ile gazete ve dergilerde gelişen editoryal karikatür çizgisinin bir bireşimi. Dokgöz'ün deseninin ve kompozisyonun zaman zaman bu bireşimi gerçekleştirmede zayıf kaldığını da not etmek zorundayız. Tan Oral, Halis Dokgöz'ün karikatürlerini "çizgili reçetelere" benzetiyor. Halis Dokgöz, tıp tahsili yaparken, Oğuz Aral'a, Raşit Yakalı'ya karikatür alanında öğrencilik yapmış; üp fakültesinden mezun olurken 1991 yılında Raşit Yakalı'ya mektubunda şunları yazmış: "doktorların kendi gerçeklerini topluma anlatmaları gerektiğine inanıyorum. " Çizgisel'i bu inancının gerçeğe dönüşmesi olarak okumak mümkün. Ama yalnızca hekimlerin gerçeğini değil, bizim gerçeğimizi de, insanlığın gerçeğini de bize anlatmaya girişiyor HaJİs Dokgöz'ün Çizgisel karikatürleri.

TLAXCALA: Ελλάδα 2010, Αργεντινή 2001 (YUNANİSTAN)

http://www.tlaxcala-int.org/article.asp?reference=2230

Halis Dokgöz, Τουρκία   TLAXCALA: Ελλάδα 2010, Αργεντινή 2001

6 Aralık 2010 Pazartesi

ÇİZGİ ÇOCUKLAR...

ÇOCUĞUN BESLENME HAKKI

http://www.0-18.org/
BiRLEŞMİŞ MİLLETLERİN ÇOCUK HAKLARINA DAİR SÖZLEŞMESİ
 
Madde 24 - 2.

Taraf Devletler, bu hakkın tam olarak uygulanmasını takip ederler ve özellikle:

c) Temel sağlık hizmetleri çerçevesinde ve başka olanakların yanı sıra, kolayca bulunabilen tekniklerin kullanılması ve besleyici yiyecekler ve temiz içme suyu sağlanması yoluyla ve çevre kirlenmesinin tehlike ve zararlarını göz önüne alarak, hastalık ve yetersiz beslenmeye karşı mücadele edilmesi...

23 Kasım 2010 Salı

BİANET'TE ÇOCUK HAKLARI KARİKATÜRLERİ...

ÇOCUK HAKLARI SÖZLEŞMESİ'NİN KABULÜNÜN 21. YILI

Karikatürlerle Çocuk Hakları

"Karikatür ve Çocuk Hakları" kitabı için Çocuk Hakları Sözleşmesi'nde çocuğa tanınan hakları resmeden Halis Dokgöz'ün karikatürlerini sözleşmenin kabulünün 21. yılında yayınlıyoruz...
İstanbul - BİA Haber Merkezi  20 Kasım 2010, Cumartesi
 
Haberleşme hakkı, sosyal güvence ve korunma hakkı, düşünce hakkı; barınma hakkı, eğitim hakkı...
Bunlar 20 Kasım 1989'da Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nun kabul ettiği Çocuk Hakları Sözleşmesi'nde çocuğa tanınan haklardan sadece bir kaçı. Çocuğun bu temel haklarını Türkiyeli sanatçı Halis Dokgöz, "Karikatür ve Çocuk Hakları" kitabı için resmetti.

http://bianet.org/biamag/cocuk/126120-karikaturlerle-cocuk-haklari
 Kitap Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu tarafından desteklenen, Türkiye'de AB Bilgi Merkezleri Ağı'nı Destekleme Projesi çerçevesinde, Mersin AB Bilgi Merkezi ile Mersin Çocukları İstismar ve İhmalden Koruma Derneği'nin 25 - 31 Ekim 2010 tarihinde gerçekleştirdiği "Çocuk Hakları Karikatür Sergisi" kapsamında hazırlandı.
Sergide Almanya'dan Hayati Boyacıoğlu ve Erdoğan Karayel, Azerbeycan'dan Seyran Caferli, KKTC'den Hüseyin Çakmakçı, Belçika'dan İsmail Doğan, Türkiye'den Dokgöz ve Mehmet Gölebatmaz ile Norveç'ten Firuz Kutal'ın çizimleri yer aldı.
Çocuk Hakları Sözlemesi'nin kabulünün 21. yılında proje için çizdiği karikatürleri  kişisel blogunda yayınlayan Dokgöz'ün çizimlerini, sözleşmenin ilgili maddeleriyle birlikte yayınlıyoruz.

Çocuğun Haberleşme Hakkı

Çocuğun haberleşme hakkı  Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 42. maddesinde düzenleniyor:
"Taraf Devletler, Sözleşme ilke ve hükümlerinin uygun ve etkili araçlarla yetişkinler kadar çocuklar tarafından da yaygın biçimde öğrenilmesini sağlamayı taahhüt ederler."

Çocuğun Sosyal Güvence ve Korunma Hakkı

Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 26. maddesinde çocuğun sosyal güvenlikten yararlanma hakkı tanımlanıyor:
"Taraf Devletler, her çocuğun sosyal sigorta dahil, sosyal güvenlikten yaralanma hakkını tanır ve bu hakkın tam olarak gerçekleşmesini sağlamak için ulusal hukuklarına uygun, gerekli önlemleri alırlar.
"Sosyal Güvenlik, çocuğun ve çocuğun bakımından sorumlu olanların kaynakları ve koşulları göz önüne alınarak ve çocuk tarafından ya da onun adına yapılan sosyal güvenlikten yararlanma başvurusuna ilişkin başkaca durumlar da göz önünde tutularak sağlanır."

Çocuğun Düşünce Hakkı


Düşünceyi açıklama hakkı Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 13. Maddesinde düzenleniyor. Sözleşmede Türkiye'nin de aralarında bulunduğu imzacı devletler, çocuğun düşüncesini özgürce ifade hakkını korumakla yükümlü kılınıyor:
"Çocuk, düşüncesini özgürce açıklama hakkına sahiptir. Bu hak, ülke sınırları ile bağlı olmaksızın; yazılı, sözlü, basılı, sanatsal biçimde veya çocuğun seçeceği başka bir araçla her türlü haber ve düşüncelerin araştırılması, elde edilmesi ve verilmesi özgürlüğünü içerir.
"Bu hakkın kullanılması yalnızca; a) Başkasının haklarına ve itibarına saygı, b) Milli güvenliğin, kamu düzeninin, kamu sağlığı ve ahlakın korunması nedenleriyle ve kanun tarafından öngörülmek ve gerekli olmak kaydıyla yapılan sınırlamalara konu olabilir."

Özürlü Çocukların Hakları

Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 23. maddesinde özürlü çocuklarla ilgili düzenlemeler şöyle:
"Taraf Devletler zihinsel ya da bedensel özürlü çocukların saygınlıklarını güvence altına alan, özgüvenlerini geliştiren ve toplumsal yaşamı etkin biçimde katılmalarını kolaylaştıran şartlar altında eksiksiz bir yaşama sahip olmalarını kabul ederler.
"Taraf Devletler, özürlü çocukların özel bakımdan yararlanma hakkını tanırlar ve eldeki kaynakları yeterliliği ölçüsünde ve yapılan başvuru üzerine, yardımdan yararlanabilecek durumda olan çocuğa ve onun bakımından sorumlu olanlara, çocuğun durumu ve anne-babasının veya çocuğa bakanların içinde bulundukları koşullara uygun düşecek yardımın yapılmasını teşvik ve taahhüt ederler.
"Özürlü çocuğun özel bakıma gereksinimi olduğu bilincinden hareketle bu maddenin 2 inci fıkrası uyarınca yapılması öngörülen yardım, çocuğun anne-babasını ya da çocuğa bakanların parasal (mali) durumları göz önüne alınarak, olanaklara ölçüsünde ücretsiz sağlanır. Bu yardım; özürlü çocuğun eğitimi, meslek eğitimi, tıbbi bakım hizmetleri, rehabilitasyon hizmetleri, bir işte çalışabilecek duruma getirme hazırlık programları ve dinlenme/eğlenme olanaklarından etkin olarak yararlanmasını sağlamak üzere düzenlenir ve çocuğun en eksiksiz biçimde toplumla bütünleşmesi yanında, kültürel ve ruhsal yönü dahil bireysel gelişmesini gerçekleştirme amacını güder.
"Taraf Devletler, uluslararası işbirliği ruhu içinde, özürlü çocukların koruyucu sıhhi bakımı, tıbbi, psikolojik ve işlevsel tedavileri alanlarına ilişkin gerekli bilgilerin alışverişi yanında, rehabilitasyon, eğitim ve mesleki eğitim hizmetlerine ilişkin yöntemlerin bilgilerini de içerecek şekilde ve Taraf Devletlerin bu alanlardaki güçlerini, anlayışlarını geliştirmek ve deneyimlerini zenginleştirmek amacıyla bilgi dağıtımını ve bu bilgiden yararlanmayı teşvik ederler. Bu bakımdan, gelişmekte olan ülkelerin gereksinimleri, özellikle göz önüne alınır."

Çocuğun Barınma Hakkı

Bu hak Sözleşme'nin 16. Maddesinde düzenleniyor:
"Hiçbir çocuğun özel yaşantısına, aile, konut ve iletişimine keyfi ya da haksız bir biçimde müdahale yapılamayacağı gibi, onur ve itibarına da haksız olarak saldıramaz. Çocuğun bu tür müdahale ve saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya hakkı vardır."

Çocuğun Eğitim Hakkı

Sözleşme'nin 28. Maddesinde çocuğun eğitim hakkı düzenleniyor:
"Taraf Devletler, okul disiplinin çocuğun insan olarak taşıdığı saygınlıkla bağdaşır biçimde ve bu Sözleşmeye uygun olarak yürütülmesinin sağlanması amacıyla gerekli olan tüm önlemleri alırlar.

"Taraf Devletler eğitim alanında,özellikle cehaletin ve okuma yazma bilmemenin dünyadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve çağdaş eğitim yöntemlerine ve bilimsel ve teknik bilgilere sahip olunmasını kolaylaştırmak amacıyla uluslararası işbirliğini güçlendirir ve teşvik ederler. Bu konuda, gelişmekte olan ülkelerin gereksinimleri özellikle göz önünde tutulur." (SP)

15 Kasım 2010 Pazartesi

ÇİZGİ ÇOCUKLAR...

http://www.0-18.org/
ÇOCUĞUN HABERLEŞME HAKKI
 
BiRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇOCUK HAKLARI SÖZLEŞMESİ

Madde 42

Taraf Devletler, Sözleşme ilke ve hükümlerinin uygun ve etkili araçlarla yetişkinler kadar çocuklar tarafından da yaygın biçimde öğrenilmesini sağlamayı taahhüt ederler.

10 Kasım 2010 Çarşamba

ÇİZGİ ÇOCUKLAR...


http://www.0-18.org/

 
Madde 26 - 1.
Taraf Devletler, her çocuğun sosyal sigorta dahil, sosyal güvenlikten yaralanma hakkını tanır ve bu hakkın tam olarak gerçekleşmesini sağlamak için ulusal hukuklarına uygun, gerekli önlemleri alırlar.

Madde 26 - 2.
Sosyal Güvenlik, çocuğun ve çocuğun bakımından sorumlu olanların kaynakları ve koşulları göz önüne alınarak ve çocuk tarafından ya da onun adına yapılan sosyal güvenlikten yararlanma başvurusuna ilişkin başkaca durumlar da göz önünde tutularak sağlanır.

9 Kasım 2010 Salı

ÇOCUK HAKLARI SERGİSİ ALMANYA MERHABA DERGİSİNDE...


MERHABA DERGİSİ
ALMANYA
Kasım 2010, 14. Yıl, Sayı: 185
 












7 Kasım 2010 Pazar

ÇİZGİSEL İRAN'DA...

http://saeedartoon.blogfa.com/
کتاب هالیس دوغض از کارتونهایش 106 صفحه رنگی به دستم رسید هالیس پزشکی کاریکاتوریست است
ساکن استانبول میتوانید برای اطلاعات بیشتر به وبلاگ ایشان سر بزنید.

SaeedArtoon
Art & Cartoon İRAN


Çizgisel














http://saeedartoon.blogfa.com/

http://saeedartoon.blogfa.com/

6 Kasım 2010 Cumartesi

ÇOCUK KORUMA MERKEZLERİ EL KİTABI...


Çocuk Koruma Merkezleri El Kitabı 2010

Üniversiteler
İçin
Hastane
Temelli
Çocuk Koruma Merkezleri
El Kitabı 2010
yayınlandı...


Yayına hazırlayanlar:
Prof.Dr.Tolga Dağlı
Prof.Dr.Mehmet Akif İnanıcı

Yazarlar;
Av. Arzu Bilge, PhD. Ayşe Serin, Av.Ayşenur Demirkale, Doç.Dr.Behiye Alyanak, Prof.Dr. Betül Ulukol, PhD. Elif Günçe, SHU Figen Paslı, Prof.Dr. Figen Şahin, Psk. Gökçe Yılmaz, Doç.Dr. Halis Dokgöz, Yrd.Doç.Dr.Hakan Kar, Av. Hatice Kaynak, Prof.Dr. Mehmet Akif İnanıcı, Av. Mine Erdem, Av. Necla Acar, Prof.Dr. Necmi Çekin, Uzm.Dr. Neşe Ferdahlı Fiş, SHU Özdecan Bezirci, Av. Seda Akço, Prof.Dr. Serpil Salaçin, Yrd.Doç.Dr.Şahika Şişmanlar, Prof.Dr.Şevki Sözen, Prof.Dr.Tolga Dağlı, Prof.Dr. Ümit Biçer.