26 Nisan 2011 Salı

ÇOCUK HAKLARI SERGİSİ ANKARA'DA AÇILDI...


Ankara Barosu Başkanı Prof.Dr.Metin Feyzioğlu,
karikatürist Firuz Kutal, Betigül Umuroğlu ve Halis Dokgöz çocuklar ile birlikte... 
 ANKARA BAROSU ve MERSİN ÇOCUKLARI İSTİSMAR VE İHMALDEN KORUMA DERNEĞİ'nin birlikte organiz ettikleri "ÇOCUK HAKLARI" konulu karikatür sergisi 23 Nisan 2011 tarihinde Ankara Barosu Başkanı Prof.Dr.Metin Feyzioğlu, karikatürist Firuz Kutal ve Halis Dokgöz'ün de katılımıyla ÇOCUK ŞENLİĞİ kapsamında çocuklar tarafından açıldı. Sergi 23-30 Nisan 2011 tarihlerinde Ankara Barosu sergi salonunda izlenebilir.


Katılımcı çizerler;


HAYATİ BOYACIOĞLU (ALMANYA)
SEYRAN CAFERLİ (AZERBAYCAN)
HÜSEYİN ÇAKMAK (KKTC)
İSMAİL DOĞAN (BELÇİKA)
HALİS DOKGÖZ (TÜRKİYE)
MEHMET GÖLEBATMAZ (TÜRKİYE)
ERDOĞAN KARAYEL (ALMANYA)
FİRUZ KUTAL (NORVEÇ)

25 Nisan 2011 Pazartesi

22 Nisan 2011 Cuma

PETŞOP...

Cumhuriyet Pazar 17 Nisan 2011

BEYAZ GÖREV hekiMedya'da...

12 Nisan 2011 Salı

33.YILINDA KILÇIK SÖYLEŞİSİ...


Kılçık 2011
Kaç yılları arasında OMÜ TIP FAKÜLTESİ'nde okudunuz? Başarılı bir öğrenci miydiniz?
1983 yılında başladığım OMÜ Tıp Fakültesi’nden 1989 yılında mezun oldum. Öğrencilik yaşamımda iki kez bütünlemeye kaldım,  başarılı sayılabilecek bir öğrencilik geçirdiğimi düşünüyorum.
Karikatür, mizah serüveniniz nasıl başladı? Kaçıncı sınıfta KILÇIK'a katıldınız, KILÇIK'la tanışmanız nasıl oldu?
Üniversiteside okurken, 1985 yılında Fakülte'de çıkan "Kılçık" dergisine karikatürist aranıyordu. Yurtta kalan arkadaşlar bir şekilde derginin editörü sevgili Prof.Dr. Yücel Tanyeri hocamıza benim çizdiğimi söylemişler. Sevgili hocam beni çağırdı ve teşvik etti. İlk karikatürlerim bu şekilde tıbbiyenin 2.sınıfındayken “Kılçık” dergisinde yayınlandı. Kılçık’la tanışıncaya kadar karikatürle pek ilgili değildim açıkçası… Resim yeteneğim olduğunu biliyordum, güzel sayılabilecek resimler üretiyordum, hatta yarışmalarda ödüller bile almıştım. Ancak karikatüre başladıktan sonra da resim yapamaz oldum.
Çizdiklerimin gerçekten karikatür olup olmadığını denemek için dönemin önemli mizah dergisi Gırgır'a da bu çalışmaları gönderdim. Sevgili Oğuz Aral'dan olumlu eleştiriler (taramaları azaltmam ve çizdiklerimin karikatür olduğu gibi) alınca karikatür benim için bir tutku ve yaşam biçimi halini aldı. Ardından Limon, Çarşaf, Hıbır gibi dergilerde de çalışmalarım yayınlandı ve  o gün bugündür çizgi serüvenim devam ediyor. Karikatürcüler Derneği’ne üye olmam ile birlikte çizgi serüvenim biraz yazılı popüler balonlu karikatürlerden yazısız kara mizah/grafik olarak da tanımlanan alana kaydı. O nedenle son yıllarda albümlere, sergilere ve yarışmalara daha çok karikatür çizer oldum.
Bu dönemlerde KILÇIK sizin için ne ifade ederdi?
Kılçık, öğrencilerin kendilerini ifade edebildikleri alan olması yanında karikatürle ve daha kapsayıcı olarak mizahla tanışma ve bakış açısı kazandırmada önemli bir rol oynadığı kanısındayım. Mizahla yaşamı algılama bir ayrıcalık bence… Brecht’in bir sözü var “Mizahın olmadığı yerde yaşamak zor, her şeyin mizah olduğu yerde yaşamaksa olanaksızdır”. Çok yoğun ve stresli bir iş yapan doktorların mizah olmadan ruh sağlıklarını koruyamayacakları açıktır. Bu yüzden Kılçık çok önemli… Ve sizlerin yıllar önce bizim bıraktığımız yerden bu geleneği sürdürmenizden büyük mutluluk  ve gurur duyduğumu da ayrıca belirtmek isterim. Mersin’deki tıp fakültesi öğrencileri de 2006’dan beri Streskop adı verilen kardeş derginizi yayınlıyorlar her 14 Mart tıp bayramında…
OMÜ veya SAMSUN'a dair 'hiç unutmam bi gün...'diye başlayan bi anınız var mı :) ?
Bu soruya “yok” diye yanıt verip kurtulabilirim aslında… Ama olmaz mı? Hiç unutmam bi gün Kılçık yayın kurulu toplantısı vardı. Ve sorumlu hocamız sevgili Prof.Dr.Hasan Erbil hocamız başkanlığında yayın kurulu toplantısı yapıyorduk. Oldukça eğlenceli ve esprilerin havada uçuştuğu bir toplantıydı. Çok eğleniyorduk ama Hasan hoca hiç gülmüyor ve eğlenmiyordu, sonunda dayanamadı ve sordu; bunlar ne biçim espri, çok soğuk aranızda Çorum’lu olan mı var? Hiç bilmiyorduk ama yapılan kontroller sonucunda (kimlik kontolleri) birkaç kişi dışında ekibin tamamen Çorum’lu olduğu ortaya çıkmıştı. Yine bi gün Çiftlik caddesinde… Ahh ah! neler neler var ama anlatırsam şimdi olmaz… Sahi Çiftlik caddesi yerli yerinde duruyor mu?

Neden uzmanlık olarak adli tıp’ı seçtiniz?
Aslında çok da bilinçli seçmedim adli tıp alanını… Bir arkadaşımın önerisi ile TUS’da yazmıştım… Çapa’da ihtisasa başladıktan sonra da sevgili hocalarımın da etki ve katkısıyla sevdim… Çünkü sosyal yaşamın her alanı ile birebir yüz yüzesiniz… Özellikle Çocuk hakları ve çocuk istismarı konusunda yoğun olarak çalışmalar yürütüyorum.

Bir adli tıpçı olarak pek çok ilginç olayla karşı karşıya kalıyorsunuzdur, bunlardan birini paylaşabilir misiniz?
Gazetelerin 3.sayfaları adli tıpın temel konularını oluşturuyor… Seri katiller, cinsel saldırılar, kuşkulu ölümler, belge incelemeleri, adli psikiyatri, yaralanmalar, ceza ehliyetleri, raporlar vs vs… Önceki sorudaki yanıtı yineliyorum, yaşamın ta kendisi…
Sizin yalnızca tıbbi konularda değil, insanı, insanlığı ilgilendiren tüm konular hakkında çizdiğinizi biliyoruz. Bir konu hakkında okuduğunuz, düşündüğünüz zaman bu konu hakkında çizmeliyim diyerek mi başlarsınız karikatüre, yoksa okuduğunuz ya da dinlediğiniz anda karikatür zaten çoktan zihninizde belirmiş midir? Bir karikatürü oluşturma süreciniz nasıldır?
Karikatür çizmek için masaya oturmam… Bir konuda ya da bir olay üzerine etkilendiğimde ya da bir toplantı esnasında karalamalar yaparken esprileri oluştururum. Küçük bir not defterim var, eskizleri buraya yapar, sonra da oturur çizerim. Çizerken çalışma bitmeden kalkmam. Diğer türlü zorlama olur ki; zorlama çizim karikatür değildir zaten.

Hekim olmanızın mizahi bakış açınıza nasıl etkileri oldu?
Meşhur bir söz vardır tıbbiyeden arada bir doktor çıkar diye… Gerçekten tıbbın edebiyata, sanata yatkın bir alan olduğu su götürmez bir gerçeklik. Eğer sizde sanata yönelik bir yetenek varsa tıp alanı bunu destekliyor ve belki de kolaylaştırıyor. Mizah da özellikle kara mizah çelişkilerden beslenir. Tıp ortamı da çelişkilerin en fazla yaşandığı ve tesbitinin yapıldığı bir alan… Karşılıklı bir etkileşim ve gelişim söz konusu…Bazen doktor meslekdaşlarım derler ki Halis bak böyle böyle bunu çizsene diye…Yani yaşanılan da mizah olabiliyor…Yani bazen karikatür yaşamın nesnesi bazen de hayat…

Aldığınız ödüller içinde sizin için en özel, en anlamlı olan hangisiydi?
Çeşitli karikatür yarışmalarından ödüllerim var, Avrupa’da bazı karikatür müzelerine çalışmalarım da alındı… Bunu kuşkusuz önemsiyorum ama herhangi bir yarışmaya katılmadan yıllar boyunca yaptığınız çalışmalar nedeniyle bir ödül almanız bence en değerlisi ve etkileyicisi… Bu açıdan Türk Tabipleri Birliği’nin 2010 yılında 25 yıldır çizdiğim karikatürleri derleyip toparlayıp “Çizgisel” adını verdiğim kitabı yayınlaması benim için en önemli ve değer verdiğim ödülüm oldu… Sevgili Prof.Dr.Gencay Gürsoy hocama da sizin aracılığınız ile çok teşekkür ediyorum…

Fakültemizdeki genç çizerlerimize önerileriniz nelerdir?
Karikatür sanatı biraz virüs gibidir ve bulaşıcıdır… En azından bende öyle oldu. Bu virüs bulaşmışsa tedavisi yoktur. Genç çizerlere önerim bu hastalıkla yaşarken bolca okumak, araştırmak, internetin sağladığı fırsatlardan da yararlanarak bolca üretmek ve bunları toplumla paylaşmak… Yani çalışmak…çalışmak…çalışmak…

3 Nisan 2011 Pazar

ÇOCUĞUN DÜŞÜNCE HAKKI...

http://www.0-18.org/
BiRLEŞMİŞ MİLLETLERİN ÇOCUK HAKLARINA DAİR SÖZLEŞMESİ
 
Madde 13 - 1.
Çocuk, düşüncesini özgürce açıklama hakkına sahiptir. Bu hak, ülke sınırları ile bağlı olmaksızın; yazılı, sözlü, basılı, sanatsal biçimde veya çocuğun seçeceği başka bir araçla her türlü haber ve düşüncelerin araştırılması, elde edilmesi ve verilmesi özgürlüğünü içerir.
Madde 13 - 2.
Bu hakkın kullanılması yalnızca;
a) Başkasının haklarına ve itibarına saygı,
b) Milli güvenliğin, kamu düzeninin, kamu sağlığı ve ahlakın korunması nedenleriyle ve kanun tarafından öngörülmek ve gerekli olmak kaydıyla yapılan sınırlamalara konu olabilir.